Destanlar tarihin bir şey söylemediği tarihsel dönemlerin ışık tutan yegâne kaynaklardır. Destanlar adeta milletlerin masallaştırdıkları tarihleri olup, yaşanan sosyal olayların bıraktığı izler zaman içerisinde, halkın muhayyilesi ile yoğrula yoğrula şekillenir.
Destanlar ortaya çıktıkları dönemde halk değerleri içerisinde önemli yer edinmiştir; meziyetleri (yiğitlik, mertlik) öne çıkararak, özellikle milletlerin tarihlerindeki
"Yeni Kuruluş" dönemlerinde düşmanlarıyla yapılan mücadelelerde halkın birbiri ile ve vatanları ile kenetlenmelerine hizmet ederler.
Battal Gazi ve destanı da bu bağlamda yani Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve Müslümanlaştırılması döneminde Bizanslılarla yapılan mücadelelerin ortaya çıkardığı kahraman ve bu kahramanın yiğitliğini anlatan hikâyesidir. Anadolu'ya Türk akınları 359 yılında Hun akınları ile başlamıştır. 7. Yüzyıl başlarında İslamiyet’in doğuşu ile birlikte güçlenen İslam devleti Anadolu' akınlar yapmaya başlamış, Abbasiler döneminde İslam’ı seçen Türklerden oluşturulan İslam ordularının Anadolu akınları 8. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yoğunlaşarak devam etmiştir. 1071 yılına gelinceye kadar Anadolu’nun doğu sınırları Müslümanlarla Bizanslılar arasında sık sık el değiştiren bölgeler olagelmiştir. Özellikle Tarsus-
Malatya doğrultusunda çizilecek hattın kuzey ve güneyi büyük ölçüde devamlı mücadele sahası olan bir bölge idi.
İşte Battal Gazi Destanı bu tarihsel bağlamda doğmuştur.
Arap ve Türk edebiyatında özellikle halk romanlarındaki yiğit ve cengâver
Battal Gazi ile eski adıyla
Akroinon yeni adıyla
Seyitgazi kasabasında büyük bir külliyenin içerisinde yatan
Abdullah El Battal'ın aynı kişi olup olmadıkları kesin olarak bilinememekle beraber ; bu büyük destan kahramanının yaşayıp yaşamadığı hakkında her hangi bir münakaşaya lüzum görmüyoruz, zira hem matbuatta, hem halk şiirinde hem de halk geleneğinde
Battal Gazi yaşamış ve yaşamaktadır.
Seyyit Battal Gazi, halk hikâyelerinde ve yazarların çeşitli eserlerinde "Fevkal beşer" dediğimiz olağan üstü yetenek ve gücü ile tanıtılmış ve yakınlığı olan bütün olaylar O'na mal edilmiştir. Gerek manevi, gerekse maddi yönden O'nun varlığı büyüklüğü ortaya koyulmağa çalışılmıştır.
BATTAL GAZİ DESTANININ (BATTALNAMENİN) ÖZETİ
Bir gün Hz. Muhammed ashabiyle otururken vahiy gelmediğinden bahisle güzel mevzulardan konuşulmasını ister. Ashabdan Abdülvehhab, Rum vilayetinden bahseder. O anda gelen vahiyde bu vilayetin iki yüzyıl sonra Cafer adında bir yiğit tarafından Müslüman edileceği bildirilir. Hüseyin Gazi, peygamber soyundan bir kişidir.
Malatya'ya yerleşmiştir
Malatya'nın önde gelen kişilerindendir. Bir oğlu vardır ve adı Cafer'dir..
Hüseyin Gazi, bir av esnasında Rum beylerinden Mihriyayil tarafından hile ile öldürülür. Cafer genç bir delikanlı iken babasının katillerini öldürür ve Serasker olur. Bundan sonra Kayser ordularıyla yapılan iki savaşta Cafer üstün başarılar gösterir ve
Malatya beylerinin güvenini kazanır. Kayser, Ahmer komutasındaki bir başka orduyu
Malatya üzerine gönderir. Cafer, Ahmer'le yaptığı ferdi mücadeleyi kazanır. Bunun üzerine Ahmer, Müslüman olur. Kendisine Cafer tarafından
"Ahmet" ismi verilir. Ahmet de Cafer' e
"Battal" ismini verir Bu andan itibaren
Battal Gazi Bizanslarl
a girdiği sayısız savaşta gösterdiği kahramanlıklar destansı bir dille anlatılır. Artık Anadolu'da Müslümanlar açısından Bizans tehlikesi bertaraf edilmiş
Battal gazi de Medine'ye yerleşmiştir. Ancak
Battal Gaziden aman dilemiş Kayser Kanatur,
Battala verdiği sözü unutur ve
Malatya üzerine ordu gönderir. Ordu şehri yakıp yıkar
Battal durumu işitince topladığı ordu ile Kayser ile savaşır. Kayser Nesih kalesine saklanır. Battal kaleyi kuşatır. Kale duvarının dibinde dinlenmek amacıyla uzanır ve uyur. Kaleden
Battalın uyuduğunu gören Kayser ‘in kızı O'na âşık olur. Gelmekte olan Bizans ordusundan haberdar etmek için bir not yazar ve bu notu taşa sararak O'na atar. Uyandırmak için âşığı tarafından atılan taş
Battalın başına değer ve
Battalı öldürür. Prenses
Battalın öldüğünü görünce kederinden kendi hançeri ile kendini öldürür.