Kitap

YENİ ÇIKAN KİTAPLAR-OCAK 2019

2019'da Çıkacak olan Dünya kitapları, Türk Edebiyatına büyük katkıda bulunan yazarların ve şairlerin kitaplarını bu makalemizde bulabilirsiniz...

İmzalı-Mustafa Kemal

“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen...”

Yılmaz Özdil’in “Türkiye'nin kurtuluş reçetesi Mustafa Kemal'in hayat hikâyesidir,” diyerek kaleme aldığı Mustafa Kemal, Kırmızı Kedi etiketiyle buluşuyor. Özdil’in kaleminden, Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı aynı zamanda Kırmızı Kedi Yayınları’nın 1000’inci kitabı.

Yılmaz Özdil yeni kitabında, Mustafa Kemal’in Osmanlı ordusunda görevli bir askerken -bilhassa 1.Dünya Savaşı’nda görev aldığı Çanakkale cephesinde- çeşitli cephelerde ve daha sonra Türk Kurtuluş Savaşı’nda emperyalist güçlere karşı kazandığı başarıları, kurduğu yeni cumhuriyetle gerçekleştirdiği “çağdaş” demokratik cumhuriyet idealini, kadın hakları başta olmak üzere sosyal hayatta gerçekleştirdiği reformları, eğitim-kültür-sanat-ekonomi-tarım-sanayi-gündelik yaşam ve diğer başka alanda hayata geçirdiği, dönemi için emsalsiz denebilecek başarıları kaleme alırken, gündelik hayatından da kesitler sunuyor.

Ayrıca Mustafa Kemal’in, sanatsever ve entelektüel kimliğini, hayvanseverliğini, doğa bilincini, çocuk sevgisini, kadın hakları konusunda sergilediği vizyonerliğini ve diğer sıra dışı özelliklerini sebep sonuç ilişkisi içinde ele alıyor.

Onun, ailesiyle, arkadaşlarıyla, çocuklarıyla ve çocuklarla, hayatına giren kadınlarla olan ilişkisini; cephede askeri veya diplomatik temasta bulunduğu kişilere karşı “insan sevgisi” etrafında şekillenen barışçı tutumunu; ülkede gerçekleştirdiği kültür reformunun önemini; tüm dünyada “ezilen toplumlar” tarafından örnek alınan askeri ve siyasi başarılarını; bunların yanında en sevdiği yemekten en çok dinlediği şarkılara, giyim tarzından sevdiği hayvanlara, hatta Türkiye’nin “çağdaş” ülkeler seviyesine geçebilmesi için gündelik yaşamda yaptığı ve yapılmasını arzuladığı davranışlara kadar eksiksiz ve insani yönleriyle bütüncül bir Mustafa Kemal portresi ortaya koyuyor.

Bu kitapta, Mustafa Kemal’in çocukluğundan Kuvayı Milliye ruhuna, idam fermanından Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet’in kuruluşundan Mustafa Kemal’in kişisel özelliklerine, hizmetlileri ile olan diyaloglarından gece hayatına ve hayatında iz bırakan yakınlarına kadar pek çok detayı bulacaksınız.

Bugüne kadar hep Atatürk’ü okudunuz Yılmaz Özdil’in kaleminden Mustafa Kemal’i okuyacaksınız!

(Tanıtım Bülteninden)

O Kadar da Harika Değilsin

Kişisel gelişim endüstrisi eğer pozitifseniz, en iyi adımınızı atarsanız ve kendinize inanıyorsanız mutluluğu bulacağınızı söyler. Hadi gerçekçi olun, istediğiniz bütün ilham verici alıntıları okuyorsunuz. Kalp şeklindeki aynanızda kendinize bakarken kendinizi olumlayarak ve kendinizi sevmeyi öğrenmeye çalışarak günler geçiriyorsunuz.

Kafanızın içindeki sesi dinliyorsunuz çünkü dediklerini beğeniyorsunuz. MUTLU olmak istiyorsunuz. ÖZEL ve ÖNEMLİ olduğunuza inanmak istiyorsunuz. Buna İHTİYACINIZ var. Bunun için DELİ OLUYORSUNUZ. DAHA İYİ OLMAYA odaklanmak yerine, umutsuzca ve tümüyle DAHA İYİ HİSSETMEYE teslim olmuş durumdasınız.

Ama gerçek şu ki siz sert çocuk değilsiniz ve istediğiniz hayata hâlâ sahip olamadınız. O Kadar da Harika Değilsin işte tam burada devreye giriyor. Bu kitap, kendinden nefret etme, pişmanlık gibi olumsuz gündelik hisleri alıp bunları hayatınızı iyileştirmek için nasıl kullanacağınızı anlatıyor.

 (Tanıtım Bülteninden)

Benden Ne Olur

“Markaların durmadan, inanılmaz büyük işler başarmış kadınların hikâyelerini paylaşmalarını anlamıyorum. Onları kendi hayatıma davet etmek istiyorum. Bir rimelin daha çok satılması için verdiğim emeği görseniz, adıma şarkılar yazar, beni “işte kadının gücü” isimli reklam filmlerinize konu edersiniz. Ama varsa yoksa beyin cerrahları, sporcular, bir de şarkıcılar.”

Aslı T. Kızmaz, hayatının bir bölümünü “Benden ne olur?” sorusuyla geçiren gözü kara bir kadının her satırında şaşırtan hikâyesini anlatıyor.

Aşk, eğlence ve çalışma hayatının her adımını aktaran, gelgitlerle bezenmiş bir romanla karşı karşıyasınız. Aslı T. Kızmaz’dan eğlenceli ve muzip ama aynı zamanda ne olacağını asla kestiremeyeceğiniz sürprizli, leziz bir roman…

(Tanıtım Bülteninden)

Kuyucaklı Yusuf

Sabahattin Ali’nin kısacık ömrüne sığdırdığı üç romanından ilki olan KUYUCAKLI YUSUF, Edremit’te imkânsız bir aşkın pençesine düşen genç bir adamın, göz göre göre trajik bir sona doğru ilerleyen yaşamının öyküsü...

Eşsiz gözlem gücüyle kitap boyunca nefes alan bir taşra portresi çizen Sabahattin Ali’nin 1932-1937 yıllarında tefrika edilen bu eseri, 1937 yılında kitaplaştırıldı...

1931 yılında Aydın Cezaevi’nde yatarken Yusuf’la tanışan Sabahattin Ali, dinlediklerinden yola çıkarak kaleme aldığı bu büyük romanında, taşranın yıkıcı ve çorak kimliğiyle, insanın aşk karşısında her şeye rağmen naif kalabilen yapısını ustaca bir incelikle işliyor.

Annesiyle babası eşkıya tarafından öldürülen küçük Yusuf, cinayeti soruşturmak için vaka mahalline gelen Kaymakam Salahattin Bey tarafından evlat edinilmiştir. Kendisinden birkaç yaş küçük üvey kız kardeşi Muazzez ile birlikte büyüyen Yusuf duygularını belli etmeyen karakteri, kavgacı yapısı ve soğukkanlı yaradılışıyla kendini olduğu haliyle herkese kabul ettirse de, yaşadığı Anadolu kasabasındaki eşraf ona diş bilemeye başlamıştır bile. Çok geçmeden hayatın ve kasabalının acımasızlığı karşısında dönüşü olmayan bir yola sürüklenecektir.

 (Tanıtım Bülteninden)

Stratejist

İş, siyaset ve sosyal hayatta: STRATEJİYLE GELEN GÜÇ…

Bu çalışmanın öncelikli amacı okuyucuya “stratejist” özelliklerinin kazandırılmasıdır. İsabetli stratejiler geliştirerek başarıya ve üç basit adımda stratejik yönetime ulaşmanın sırlarına, bu kitaptaki bilgi ağacıyla sahip olacaksınız. İnsan aklının ürettiği en özel kavramlardan biri olan stratejinin sağlayacağı güçle, birey ya da organizasyon olarak parlak ve ses getiren başarılara imza atabilirsiniz.

Bu eser;

 Geleceğin liderlerini yetiştirecek ebeveyn ve eğitimcilerin,

Kesin başarıyı hedefleyen öğrenci ve bireylerin,

Şirket, kurum, devlet yöneticileri ile yönetimde söz sahibi olmayı amaçlayan çalışanların,

Sevdikleri kişilerin kariyer planlarına yardım etmek isteyenlerin istifadesine sunulmuştur.

 (Tanıtım Bülteninden)

Gülümseyebilmek

Dalların gökyüzüne ulaşması için köklerin yeryüzüne inmesi gerekir.

Yani her düşüş aslında bir yükseliştir ve her kazanç hayatımıza bir kaybediş kılığında gelir. Ayağa kalkmak için ilk adımı düşerek atar insan. Düştün ve bu adımı attın. Sıra ayağa kalkmakta! Bundan sonra “Mutsuzum.” diyerek mutlu olamayacağını aklından çıkarma ve sen kendine inanmadığın sürece sana kimsenin inanmayacağını unutma. Pişmanlıklarını yeniden pişman olmak için değil de bir kez daha pişman olmamak için kullan. “Düştüm.” demekle vakit kaybetmek yerine ayağa kalkmayı dene. Başarabilirsin! Mutsuz olabildiysen mutlu da olabilirsin

Ya pes edip mağlup olmayı hak edenleri galip edeceksin ya da savaşıp galip geleceksin

Karar senin!

Ben senin yaralarını sarmaya geldim.

Seni çok yıpratmışlar, ben seni toparlamaya geldim.

 (Tanıtım Bülteninden)

Yağmuru Beklerken

Siyah daktilonun şaryosu saman kâğıdın bu son kelimeleri üzerinde x işaretini art arda bırakarak sola doğru akıyordu. “Yok, böyle değil.” diye mırıldandı adam. Oturduğu ahşap sandalyesini  gıcırtarak geri yaslandı, kollarını birbirine doladı. Gözleri, havasız ve loş  ışığın esiri olmuş odasında daktilosuna takıldı kaldı.

Gözlüğününüzerinden daktilodaki kâğıdı süzdü. Son yazdığı cümlenin böyle bitmesi içine sinmemişti. Biraz daha bekledi öylece. Ardından kollarını çözerek altındaki köhne sandalyesini ileri itip masaya sokuldu tekrar. Son cümlenin son harfini de x’ledi ve cümleyi şöyle bitirdi: ‘… bu geç vakitlerde araba, içlerindeki birer ikişer kişiyle bir bilinmeyene doğru hızla yol alıyor gibiydi.’ Nihayet tabülatör, şaryoyu tam da yerinde durdurmuştu. Yazı, bu geceki mesaisinin sonuna gelmişti.

Evet.. Beklenen yağmur bekleyen için, beklemekten ötesine bir yol bulmuş değildi henüz. Rahmetin en bâriz hâliydi ve bir ömrün nihayetinde şefkatiyle sarıp sarmalamıştı onu. Toprak, bağrını sonsuz bir âleme açarken, yağmur ise yolcunun ardından serpiştirilen bir bakraç su gibiydi son kertede. Yağmur damlaları o gün, aşkın odunu harlatan aşkî ıstıraplardan daha azı değildi Fahir için.

 (Tanıtım Bülteninden)

Güvertede

Sancakta, kuzeybatıda bir hareketlenme başlıyordu. Sanki gökyüzü ufuk çizgisinde birbirine giriyor, rüzgâr ve deniz itişip kakışmaya başlıyor gibiydi. Kaba dalgalar oluşmaya başlamış, rüzgâr iskele baş omuzluktan sancağa geçmiş, arenada saldırmaya hazır kızgın bir boğa profili çiziyordu.

Okyanusun bu bölgesinde hava bozdu mu böyle bozuyordu. Deniz harmanlanır gibiydi; bulutların üstünde depolanan yağmur sağanak ve hoş bir gürültüyle boşaldı. Kustu ve gene kustu. Deniz kudurmuştu. Kümelenen su parçacıkları bordalardan güvertelere tırmanıyor, vurdukça vuruyordu.

Kuzey Atlantik’te 36 derece Kuzey Paraleli’nin altı harmanlanıyor, yeri göğü birbirine katıyordu.

Okyanuslarda sular acımasızdır, tehdit eder, çekilecek restleri görür, kırar, batırır… Gemiler, onların canı istedikçe patakladığı, tekme tokat dövebileceği bir adam gibidir.

 (Tanıtım Bülteninden)

Sensizliğin Sen Hali

Eski günlerden kalma bir sızıyı inliyor zaman. Eski günlerden kalma bir yarayı kanıyor an be an. Yine gecenin koynuna aldığı bir acizim ben. Yine gecenin yüreğine ok gibi saplanan bir sancıyım. Uykusuzluk gözbebeklerimde, doğup büyüdüğüm bu mekânda sanki bir yabancıyım.

Hava çok soğuk… İstanbul’a kar yağıyor yine. Çok uzaklardan martıların çığlığı üşüşüyor kulaklarıma. Çok uzaklardan dalgaların kıyının yanaklarına savurduğu tokat sesleri… Ve rötarlı vapurların öksürük krizleri… Ve çok uzaklardan göz kırpan deniz fenerinin işveli sataşması…

Hava soğuk… İstanbul’a kar yağıyor yine. Yüreğime kar yağıyor. Uykudan arınmış bir gecenin en berrak halindeyim. Uykunun ellerinden koparılıp alınmış bir mahaldeyim. Gece buğulu, gece arsız, gece vicdansız… Gırtlağıma sarılmış bırakmıyor yakamı.

(Tanıtım Bülteninden)

Kayıpbey Efsanesi-Karakalem 2

Yavuz ailesini yitirmiş, doğduğu şehirden göç etmiş bir delikanlıydı, içine işleyen tılsımlı dövmelerle yeryüzünün gelini İstanbul’un muhafızı oldu. Artık, Mevlânâ’dan Fatih Sultan Mehmet’e simyacılardan âlimlere, kutsal kitaplardan menkıbelere pek çok ustası var. Bin yıllara yayılan kadim kehanetlerin ve kerametlerin destanı, KARAKALEM Kayıpbey Efsanesi’yle devam ediyor. Çıldırır dünya, divane olur insanlık, perdeyi aralasa, görebilse olacak olanı.

(Tanıtım Bülteninden)

Paket

Postacısı ondan evde bulamadığı komşusuna gelen bir paketi teslim almasını rica etti. Daha önce adını hiç duymadığı bir komşuydu bu. Üstelik yıllardır aynı ara sokakta oturmasına rağmen.

Kadın ise, “Bunda ne kötülük olabilir ki?” diye düşündü.

Ve böylece ölümcül bir kâbusu evine sokmuş oldu…

Genç psikiyatr Emma Stein bir otel odasında saldırıya uğradığından beri evinden çıkmayı reddediyordur. Emma, öldürmeden önce kurbanlarının saçlarını kazıdığı için basında “Berber” adıyla anılan bir psikopatın üçüncü kurbanıdır. Berber’in elinden canlı kurtulan tek kişi olan Emma bu caninin yarım bıraktığı işi tamamlamak için onun peşine düşeceğinden korkmaktadır. Kendisine saldıran kişiyi hiç görmemiş olmasına rağmen karşısına çıkan her adamın o olduğuna dair paranoyak düşünceler yakasını bırakmaz. Kendisini güvende hissettiği tek yer ise Berlin’in ücra bir semtinde bulunan ara sokaktaki evidir, ta ki bir gün postacı Emma’dan bir komşusunun paketini onun adına teslim almasını isteyene dek.

Emma yıllardır aynı sokakta yaşamasına rağmen bu komşu hiç tanımadığı biridir ve onun adına aldığı paket Emma’yı hayatının en korkunç kâbusunun içine atacaktır.

“Sebastian Fitzek uykusuz bir gece geçireceğinizi garanti ediyor.”

Donna

“Yazar, okuyucuları için delice bir hikâye, tekinsizlikler ve son sayfaya kadar devam eden çılgınca bir temposu olan bir paket hazırlamış.”

dpa

“Fitzek yanıltmacalarla dolu bir şahesere imza atmış.”

Westdeutsche Allgemeine

“Fitzek gerilim türünün ustası olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.”

Hörzu

(Tanıtım Bülteninden)

Kürk Mantolu Madonna

Bazı tutkular bir ömre mal olur ki yine de pişmanlık duyulmaz...

Sabahattin Ali’nin ölümsüz eseri KÜRK MANTOLU MADONNA Türk edebiyatının üzerinde en çok konuşulan yapıtlarındandır.

Karşı konulamaz bir tutkunun rüzgârına kapılarak kaderinin yönünü değiştiren genç Raif’in yaşadığı ve yaşayamadığı her şeyi lirik bir kurguyla kaleme alan Sabahattin Ali, okuru yalnızca aşkla ve tutkuyla değil, yaşamla ve örtülü kimliklerle de yüzleştiriyor.

Berlin’de bir sergide gördüğü portrenin tesirinde kalarak kendini sonsuz bir aşk ve anlam arayışının içinde bulan Raif Efendi’nin portredeki kadınla karşılaşması bile ondaki tarifsiz ve tutku dolu arayışı sona erdirmez

 (Tanıtım Bülteninden)

Kırlangıç Çığlığı

Acıyı gördüm. Gözlerinin ortasında bir çiçek gibi büyüyen irisin önce ağır ağır büzülmesini, ardından çığlık gibi ansızın patlamasını gördüm. Titreyen dudaklar, bal mumuna dönüşen yüzleri, çöken yanakları, irileşen elmacık kemiklerini, birer mağara gibi derinleşen göz çukurlarını, kurumuş ağızların içinde peltekleşen dilleri gördüm.

Anladım ki benliğimizin farkına vardığımız an, acının pençesinde kıvrandığımız andır.

 

E-Bültene Kayıt Olun, Fırsatları Kaçırmayın!

İlginiz Çekebilir

Bayburt Kalesi’nde yeni bulgular elde edildi Bu kentte tiyatrolar kapalı gişe oynuyor Köy Okulunda Yetişen Geleceğin Tiyatrocuları 60 ülkede sahne aldı Oyuncu İbrahim Kendirici Şehrini Tuvallere Taşıyor