HERKESİN OKUMASI GEREKEN ÖNEMLİ KİTAPLAR
Dünya edebiyatına yön veren onlarca yazar ve kitapları yer alıyor. Büyük bölümü klasikleşen eserlerden meydana gelen kitaplar okurlarını diğer kitaplara yönlendireceği için de ayrıca önemli bir yer tutuyor. Mutlaka Okunması Gereken Önemli Kitaplar....
1984, George Orwell
Eser, her ne kadar Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya adlı eseri ile birlikte distopik roman alanında en iyi bilinen kitaplar olsa da distopya türünün yaratıcısı Rus yazar Yevgeni Zamyatin’dir ve yazarın kitabı “Biz” (1920); 1984’ün, Cesur Yeni Dünya’nın ve Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler adlı eserinin ilham kaynağıdır.
(Tanıtım Bülteninden)
James Joyce, Ulysses
Joyce, 1904'te Nora Barnacle adında bir genç kadınla tanışmıştı. (Nora Barnacle ile 1931'de, evliliğe karşı olmasına rağmen, kızının ısrarları üzerine evlendi.) Ulysses, Joyce'un kendi anlatımıyla Nora Barnacle'ı sevdiğini anladığı gün olan 16 Haziran 1904 günü Dublin'de geçer. (Romanın asıl kahramanı bir bakıma Dublin kentidir. Her yıl 16 Haziran günü Dublin'de düzenlenen "Bloomsday" yani Bloomgünü'nde, kitaptaki bölümlerde geçen yerlerin dolaşıldığı turlar düzenlenmektedir.)
Konu, özünde son derece yalındır: Öğrenci Stephen Dedalus ile serbest çalışan Yahudi asıllı bir reklam toplayıcısı olan Leopold Bloom'un karşılaş(tırıl)maları. Ancak asıl anlatılan, bu iki kişinin bireysel kimliklerini aşan daha büyük bir gerçeğin parçası olduklarıdır: Stephen "sanatsal" doğanın, Bloom ise "bilimsel" doğanın temsilcileridir. Öte yandan, bu iki dışlanmış kişilik, hem Joyce hem de birbirleri için de özel bir öneme sahiptirler: Stephen, Joyce'un gençliğinin, Bloom ise olgunluğunun yansımalarıdır; Bloom, Stephen'ın, deyim yerindeyse, "manevi babası"dır vb. Ama kitabın edebiyat açısından asıl önemi, çatısının Homeros'un destanı Odysseia ile simgesel koşutluğundan ve Joyce'un kullandığı değişik teknik ve biçemlerden, özellikle de 18. ve son bölümde Bloom'un karısı Molly'nin düşüncelerinin yansıtıldığı "bilinç akışı"ndan gelir.
Ulysses, yılar boyunca, kimine birkaç kez olmak üzere, Fransızca, Almanca, İtalyanca gibi bellibaşlı dillere, bu arada Çince gibi "uzak" dillere de çevrildi; üzerine onlarca kitap yazıldı. Türk okuru ise, şimdiye kadar ancak, içlerinde özellikle Doğu ve Uzakdoğu gizemciliği ve Geştalt terapisi üzerine çeviri vb. etkinliklerinden tanıdığımız Nevzat Erkmen'in de bulunduğu, bir iki çevirmenin, deyim yerindeyse "cüret ettiği" deneme niteliğindeki "parça" çevirileriyle yetinmek zorunda kalmıştı. Kitabın "tam ve tekmil" çeviri serüveni, 1991'de Yapı Kredi Yayınları Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi'nin kurulmasıyla başladı. Ulysses, danışma kurulunun dizide yayımlanmak için ilk seçtiği kitaplar arasındaydı. Yarışmaya gönderilen deneme çevirelerinden Nevzat Erkmen'in çevirisi yayımlanmak için uygun bulundu ve Nevzat Erkmen yoğun bir şekilde çalışmaya başladı (1992). Dört yıl süren zorlu bir uğraştan sonra, geçtiğimiz aylarda biten çeviri, Enis Batur'un da redaksiyonundan geçtikten sonra yayımlanmaya hazır duruma geldi. Kitap, Enis Batur'un "Joyce'un Kulesi" başlıklı "Ön-Söz"ü ve "1992'de Bir 'Ulysses', 1984'te Bir Başka 'Ulysses'" başlıklı "Arka-Söz"ü ile sunuluyor. Böylece, Nevzat Erkmen'in kitabı yazdığı "Çevirmenin Sözü"nde söylediği gibi: "Joyce'un ulusesi" nihayet Türkçede... (Tanıtım Bülteninden)
Charles Dickens, Kasvetli Ev
Charles Dickens tarafından kaleme alınan roman ilk olarak 1853 yılında yayınlanmıştır.
Yüzyıl İngiliz romanının Oliver Twist ve David Copperfield gibi unutulmaz tiplerinin ve çağdaş Noel mitinin yaratıcısı Charles Dickens, önemli bir toplumsal tarih kayıtçısı olarak roman sanatına büyük katkıda bulunmuştur. Kafka'ya ilham veren romanları, döneminde büyük popülerliğe sahip olduğu halde eleştirmenlerce ciddiye alınmamıştı, ancak 1950'lerden sonra yeniden değerlendirilmeye başlandı.
Sürükleyici polisiye kurgusu ve çok katmanlı anlatımı ile Charles Dickens'ın olgunluk çağı romanı kabul edilen Kasvetli Ev güçlü bir toplumsal eleştiri ve sarsıcı bir gözlem gücü ile modern dünyaya geçişin sancılarını, Victoria çağının katı ahlakçılığını, çılgın Chancery Mahkemesi'nin delirticiliğini yansıtır. "Romanın Shakespeare'i"nden "soğuk ikindinin en soğuğu, koyu sisin en koyusu ve çamurlu sokakların en çamurlusu", H. K. Browne'un ilk baskı için hazırladığı illüstrasyonlar ve Aslı Biçen'in titiz çevirisiyle ilk kez dilimizde.
Heidi, Johanna Spyri
Johanna Spyri tarafından kaleme alınan eser, ilk olarak 1881 yılında yayınlandı ve oldukça geniş bir okur kitlesine ulaştı. Sonrasında çizgi filme de uyarlanan Heidi, dünyaca ünlü ölümsüz eserler arasında yer almaktadır. Ayrıca kitabın ünü yazarının adını geçen sayılı kitaplar arasında gösterilmektedir.
Küçük yaşta anne ve babasını kaybettikten sonra teyzesi tarafından bakılan ve çevresinde aksiliğiyle ün salmış Alp Dede'nin İsviçre Alplerindeki dağ kulübesine götürülen Heidi, artık dedesiyle yaşamak zorundadır. Heidi'nin sevgisi öylesine temiz ve duygu yüklüdür ki Alp Dede'nin aksiliği bile bu sevgi karşısında yumuşar. Heidi, çoban arkadaşı Peter ile dağda keçilerin peşinde koşmakta, neşeli günler geçirmektedir. Heidi'nin okula gitme zamanı geldiğinde işler bir parça karışsa da bu küçük kızın yüreğini dolduran o muazzam sevgi her şeyin yoluna girmesini sağlayacaktır.
İsviçreli yazar Johanna Spyri'yi (1827-1901) dünyaca ünlü bir yazar yapan Heidi'nin ilk yayımlanmasının üzerinden 133 yıl geçmiş olsa da Heidi her yaştan insanın sevgiyle andığı bir karakter olmaya devam ediyor.
Martı Jonathan Livingstone, Richard Bach
Bir martının hayatını konu alan kitap, içerdiği hikâyesiyle bir tür ders verme amacı taşımaktadır. Bunu da Martı Jonathan üzerinden yapan yazar, onun gözünden dünyayı ve yaşam denilen karmaşada ki tek amacın yemek yemek değil; başka yönelimler de olabileceğinin ve bunun uğrunda bir şeyler yapılması gerektiğinin altını çizerek hayata dair pek çok ayrıntıyı tecrübelerle örnekliyor.
Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı.
Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu.
(Tanıtım Bülteninden)
Yabancı- Diana Gabaldon
Sene 1945. Eski bir savaş hemşiresi olan Claire Randall, evine dönmüştür. Tekrar bir araya geldiği eşiyle ikinci bir balayına çıkar. Salisbury Düzlüğü’nde bulunan tarihi taş çemberini ziyaret ederler. Bu taşlardan birine dokunan Claire birden kendini, savaş yüzünden yıkılmış ve gruplaşmış sınır baskınlarına maruz kalan İskoçya’da bir yabancı olarak bulur. Sene 1743’tür.
Anlayamadığı güçler tarafından zaman içinde geçmişe savrulan Claire, hayatı için tehdit oluşturabilecek mülk sahipleri ve casusların arasına düşmüştür. Cesur bir İskoç savaşçısı olan James Fraser, Claire’e öyle sınırsız bir aşk sunar ki, genç kadın sadakat ve tutku gibi iki zıt duygunun arasında sıkışıp kalır. Farklı zamanlarda yaşayan ve hiç ortak özellikleri olmayan bu iki adam arasında bir seçim yapması gerekmektedir.
Bülbülü Öldürmek, Harper Lee
Bülbülü Öldürmek ilk olarak 1960 yılında yayınlanmıştır ve yayınlandığı dönemde Pulitzer Ödülü’nü kazanarak modern Amerikan Edebiyatı’nın klasikleri arasındaki yerini almıştır. Romanda işlenen konu, yazarın on yaşındayken yaşadığı bir olaydan hareketle kaleme alınmıştır ve bir hayli ses getirmiştir.
1960 yılında yayımlandığından bu yana bütün edebiyat severlerin gönlünde özel bir yer edinen, Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek Amerika’nın güneyinde yaşanan ırkçılığı ve eşitsizliği bir çocuk kahramanın, Scout Finch’in gözünden anlatıyor.
Harper Lee, kullandığı yalın ama çarpıcı dil aracılığıyla adalet, özgürlük, eşitlik ve ayrımcılık gibi hâlâ güncel temaları, Scout’un büyüyüş öyküsüyle birlikte dokuyarak, iyilik ve kötülüğü hem bireysel hem de toplumsal düzeyde mercek altına alıyor.
Bir “zenci”nin haksız yere suçlanması üzerinden gelişen olaylar; önyargılar, riyakârlık, sınıf ve ırk çatışmalarıyla beslenen küçük Amerikan kasabasının sınırlarını aşıp, insanlar arası ilişkide adaletin ve dürüstlüğün önemini anlatan evrensel bir hikâyeye dönüşüyor. Etkileyici gerçekliğiyle ürperten, “insani” vurgusuyla sarıp sarmalayan, çağdaş dünya edebiyatının en önemli örneklerinden biri olan bu klasik roman, Ülker İnce çevirisiyle tekrar Türkçede."İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır."
(Tanıtım Bülteninden)
Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, Milan Kundera
1984 yılında yayınlanmıştır. Milan Kundera’nın eserleri arasında en çok konuşulan ve sevilen kitabıdır.
Cumartesi ve pazar günleri, varolmanın tatlı hafifliğinin geleceğin derinliklerinden yükselip yanına vardığı duygusu içindeydi. Pazartesi, benzerini bundan önce hiç tanımadığı bir ağırlıkla çarpıldı. Rus tanklarının tonlarca çeliği bunun yanında hiç kalırdı. Çünkü sevecenlikten daha ağır bir şey yoktur dünyada.
Milan Kundera'nın en bilinen romanı Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, yayımlanır yayımlanmaz çağdaş klasikler arasına girmiş, geçen yüzyılın en güçlü anlatılarından biri. Kundera, tepkiye karşı tepkisizliği, kararlılığa karşı kararsızlığın tutarlı ve erdemli yanlarını araştırdığı romanının başkişisi Tomas'la alışılmış, arkasında güçlü düşünce ve yaşam kurallarını taşıyan roman karakterlerini sorgular. Sovyetler'in Çekoslovakya'yı işgal günlerini de arka planda anlatır. Tıpkı kişiler gibi toplumsal ön yargılar da eninde sonunda kararsızlığa ve " Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği"ne mahkûmdur ne de olsa. (Tanıtım Bülteninden)
Savaş ve Barış, Tolstoy
Tolstoy’un klasiklerindendir. Dünya edebiyatı içerisinde her dönem okunan eser, ilk olarak 1869 yılından yayınlanmıştır.
İnsanın var olduğu yerde eksik olmayan aşk, hırs, iyilik, düşmanlık ve entrika... Bir yanda ne için yapıldığı bilinmeyen ve onca insanın ölmesine sebep olan savaşlar, diğer yanda 'barış'ın küçük bir sınıfın daimi kaderi oluşu... Savaşta da barışta da dürüstlüğü ilke edinmiş kahramanlar... 19. yüzyıl başlarında Napolyon orduları ile Rus askerleri arasında yaşanan savaş panoraması altında adeta bir belgesel gibi ilerleyen Savaş ve Barış'ta yüzlerce farklı karakterin gözüyle Rus toplumsal yaşamı anlatır. Savaş ve Barış hayatın, zamanın Rusyası'nın, tarihin ve sınıf kavgalarının olağanüstü bir tablosudur. (Tanıtım Bülteninden)
Yeşil Yol, Stephen King
Silas Marner, George Eliot
Yüzyıllık Yalnızlık, Gabriel García Márquez
Yolda, Jack Kerouac
Fareler ve İnsanlar, John Steinbeck
Lolita, Vladimir Nabokov
Romanın ilk baskısı 1955’te yapılmıştır. Aynı zamanda Stanley Kubrick tarafından filme de uyarlanan eser, dünya edebiyatı için öneme sahip eserler arasında yer almaktadır.
"Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-Li-Ta; Dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, Üçüncüsünde gelir dişlere dayanır.
Lo-Li-Ta" Lolita, Sayfa 7
Lolita okuru her zaman sarsacaktır. Brian Boyd
Lolita'yı okumaya karar verdiğinde, lütfen onun son derece ahlaki bir kitap olduğunu unutma. Vladimir Nabokov (Edmund Wilson'a Bir Mektubundan)
Veronika Ölmek İstiyor
"Paulo Coelho'nun ustalığı, herkese seslenebilmesinden kaynaklanıyor. Sevecen, ama etkili bir öğretmen. Kitapları tüm dünyada 100 milyon satmış olan Coelho'nun şaşırtıcı çekiciliğinin nedeni de bu olsa gerek."
Veronika, her istediğine sahip görünen, renkli bir yaşam süren, yakışıklı erkeklerle gezip tozan genç bir kadın olmasına karşın, mutlu değildir. Yaşamında bir şeylerin eksikliğini hissetmektedir. Başarısız bir intihar girişiminin ardından, kendine geldiği zaman bir akıl hastanesindedir. Üstelik çok kısa bir ömrü kaldığını öğrenir. Zaten ölmek isteyen Veronika bu süreçte, başka dünyaların insanlarını tanırken kendisini de keşfetmeye başlar… Paulo Coelho'nun ülkemize yakın bir coğrafyada, Bosna ve Slovenya'da geçen Veronika Ölmek İstiyor adlı romanı, var oluşumuzun her dakikasına yaşam ile ölüm arasında bir seçim olarak yaklaşıyor. Toplumun alışılmış kalıplarının dışına çıkan, farklı düşünceleri yüzünden ön yargıları göğüslemek zorunda kalan insanları anlatıyor.
Katherine Şövalyelerin Kadını
"O size, fırtınalarla karşılaşmayacaksınız, sıkıntı çekmeyeceksiniz, üzülmeyeceksiniz, demedi. Yenilmeyeceksiniz, üstesinden geleceksiniz, dedi."İngiliz kraliyet ailesinin ataları arasında tarihi en çok etkileyen iki kişinin, Katherine Swynford ve Lancaster Dük'ü John Gaut'un tutkulu aşkının romanı...
Katherine, şövalye Hugh Svvnford'un arzularına direnebilecek mi? Lancaster Dük'ü John Gaut'la kaderleri sonunda birleşecek mi? On altı yıl boyunca parçalanmış bir ruhun içinde yaşayan Katherine'i nasıl bir son bekliyor? Çatışmaları, çıkar ve iktidar kavgalarını, zulmü ve aşkın dizginlenemez tutkusunu anlatan bu epik roman, 1954 yılında ilk kez yayımlandığından beri en önemli klasikler arasına girmiştir. "İnsan karakteri üzerindeki keskin analizleri ve İngiltere 'nin Kara Veba ve iç huzursuzluklarla dolu dönemi hakkında yapılmış derin araştırmalarla yazılmış bu kitap, sadece 1954 yılı için değil, son yarım asrın en önemli tarihi kurgu yapıtlarından biri."
Medyum
Jack Torrance’ın Overlook Oteli’nde işe başlaması, yaşamında yepyeni bir sayfa açabilmesi için bulunmaz bir fırsattı. Mevsim sonunda müşterilerin uğramadığı bu eski otelin bekçiliğini yaparken, ailesiyle bolca birlikte olabilecek ve romanını yazabilecekti. Ama sert kış havası kendisini göstermeye başlayınca, bu sakin mekan iyice ıssızlaştı... Uğursuz korkunç güçlerin Overlook Oteli’ni sarmaya başladığını yalnızca eşsiz bir yeteneğe sahip olan beş yaşındaki Danny Torrance fark etti. “Edgar Allen Poe’dan bu yana ıssız mekânları, sınır tanımayan korkuları en iyi anlatan yazar.
-Entertainment Weekly-
“Hayal bile edemeyeceğimiz şeyleri öylesine korkunç betimliyor ki, sokak kapınızın kilitlerini iki kez kontrol etmek gereksinimini duyuyorsunuz.
-Boston Globe-
(Tanıtım Bülteninden)
Ölümüne Sadakat
Plak dükkanı sahibi Rob, otuz beş yaşına geldiğinde hayatta pek de başarılı olmadığının farkına varır: saygın bir işi yoktur, insanları müzik zevklerine göre sınıflandırmaktadır ve daha da önemlisi henüz evliliğe gidebilecek bir ilişki kurmayı başaramamıştır. En son sevgilisi Laura da onu terk edince eski sevgilileri ile tekrar görüşüp neden ilişkilerinde başarısız olduğunu anlamaya karar verir.
Ölümüne Sadakat, artık olgunlaşmak zorunda olduğunu düşünerek hayatına yön vermek isteyen bir erkeğin bakışından modern çağda ilişkilerin nasıl yaşandığını anlatmakla kalmıyor, erkeklerin neden "böyle.davrandıklarını" da açıklıyor.
Müzik tarihinin en muhteşem parçaları eşliğinde hayatın ve ilişkilerin en karmaşık noktalarına yapılan son derece eğlenceli bir yolculuk...
Küçük Kadınlar
Küçük bir kentte yaşayan March ailesinin çok farklı karakterlerde dört kızı vardır. Kızların en büyüğü o kadar güzel ve zariftir ki, çevrenin dikkati her zaman onun üzerindedir. Ortanca kızlardan biri heyecanlı ve haşarı bir çılgın, diğeri ise melek gibi bir kalbi olduğu yüzünden okunan yumuşak huylu bir genç hanımdır.
En küçükleri ise daha ilk gençliğe bile ulaşmamasına karşın tam bir küçük hanımefendidir. Ailenin mutlu yaşamı, babalarının savaşa gitmesi ile gölgelenir. Ancak kızlar, çok akıllı bir kadın olan annelerinin önderliğinde yaşamlarını sürdürürken, çocukluğun ve genç kızlığın keyfini çıkarırlar. Hele yan komşuları olan zengin beyefendi ve haşarı torunu Laurie ile arkadaşlık kurduktan sonra yaşamları çok daha renkli bir hale gelecektir.
Küçük Kadınlar, March ailesinin ve onların dostlarının asla eskimeyen ve her dönemde büyük bir beğeniyle okunan öyküsüdür. Kitabın yazarı Louisa May Alcott kendi yaşam öyküsü üzerine kurmuş olduğu Küçük Kadınlar'da zor koşullarda bile güzel bir yaşam sürdürülebileceğini anlatmıştır. Eser birçok defa oyun, müzikal ve hatta opera olarak sahnelenmiş, filme çekilmiş ve çizgi film olarak işlenmiştir.